+234 (800) 872-3030

contact@amanahospital.live

Türk Silahlı Kuvetlerinde Disiplin Suç ve Cezaları ve Yargı Denetimi Doktora Tez Taslağı Avukatlık Bürosu

[23]   MADDE 16 – Yüksek Disiplin Kurulu, Harp Okulu Komutanının başkanlığında; dekan, öğrenci alay komutanı, kurmay başkanı ve disiplin subayından oluşur\. Her gün yeni bir oyun keşfet ve sınırsız eğlencenin tadını çıkar. casinomhub güncel adres\. Yüksek Disiplin Kurulu; Kurula sevk edilen öğrencilerin disiplin ile ilgili safahatını ve yapılan işlemlerin ilgili mevzuata uygunluğunu inceleyerek, okuldan ilişiklerinin kesilmesine veya kesilmemesine karar verir. Okulla ilişiğin kesilmesi hakkındaki karar, ilgili kuvvet komutanının onayı ile yürürlüğe girer. Kanaatimizce bu olayda disiplin tecavüzü kabul edilen eylem Anayasal (m.74) ve yasal (İçHİZK. m.25) bir hakkın kullanılmasından başka bir şey değildir. Bu eylemin disiplin tecavüzü kabul edilmesi “hukuki yokluk” olarak kabul edilmeli ve işlem “sebep” unsuru yönünden “yoklukla malul” sayılmalıdır. AYİM disiplin cezalarından dolayı açılan tam yargı davalarında, disiplin cezaları için getirilen denetim yasağının tam yargı davalarını da kapsadığını belirterek, bu tür davaların inceleme kabiliyeti olmadığına karar vermektedir[812]. Disiplin cezası verilmediği halde bu yazıların özlük dosyasında muhafaza edilmesi gerekli midir? Maddesinde; muvazzaf subayların her birine, subaylığa nasıpta ikişer adet özlük dosyası açılacağı, 96. Maddesinde; kıt’a özlük dosyasının birinci sicil üstünde, diğer özlük dosyasının asteğmen-albay rütbesindeki subaylar için bağlı oldukları Kuvvet Komutanlıklarının Personel Başkanlığında bulunacağı, sicil belgelerinin fotokopi veya suretlerinin özlük dosyalarının “sekizinci Bölüm”ünde muhafaza edileceği düzenlenmiştir. Maddesinde; sözleşmede tanınmış hak ve özgürlükleri engellenen kişinin, engelleme resmi görevli kimselerce görevlerinin yerine getirilmesi sırasında yapılmış olsa dahi, ulusal bir makama fiilen başvuru hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Maddesine göre, akid taraflardan biri olarak Türkiye Cumhuriyeti, sözleşmenin Birinci Bölümünde tanımlanan hak ve özgürlükleri, kendi yargı yetkisinde olan herkese tanıma yükümlülüğü altına girmiştir. İç hukuk bakımından Bizzat Anayasa ile yargı denetimi yasaklanan YAŞ kararları AİHS’de tanınan bazı güvencelere dayanılarak yargı denetimine açılabilecek midir?

Kural olarak disiplin subayının askeri hâkim sınıfından bir subay olması gerekir. Ancak bulunmaması durumunda bu görev normal subaylar tarafından yürütülür. Statü, nitelik ve yetkileri farklı olduğundan ayrı ayrı incelemek uygun olacaktır. Liselerden yukarı okul, yüksek okul ve üniversitelerde öğrenim gören askeri öğrenciler AsCK uygulaması yönünden askerlik yükümlülüğü altına girmiş kabul edilir ve diğer asker kişiler hakkında uygulanan hükümler bunlar hakkında da aynen uygulanır[267]. Öğrenci mevzuatında disiplin suçları konusunda yeknesaklık yoktur. Her okul kendi yönetmelik ve yönergesinde değişik disiplin suçlarını düzenlemektedir. Bazılarında objektiflik sağlamak için disiplin tecavüzü (AsCK m.162/1-A) niteliğinde olan fiiller dahi ayrıntılı olarak düzenlenmektedir. 657 SK, Devlet memurlarının, Devlete bağlılıkları için Atatürk ilke ve İnkılâplarına bağlı kalmalarını vazgeçilmez bir şart olarak görmektedir. Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlılık aynı zamanda Anayasal bir gerekliliktir.

Bu husus , “idari işlemin yazılılık ilkesi”nin de bir gereğidir. Söz konusu maddelerde belirtilen cezayı gerektiren fiiller toplu olarak ve soyut bir şekilde düzenlenmiştir. Dolayısıyla yüksek disiplin kurulunun fiilin ağırlığına göre cezayı belirleme konusunda büyük takdir yetkisi vardır. Görevden çekilmeye davet cezası, niteliği ve sonuçları itibariyle bir anlamda TSK’dan çıkarma cezası olduğundan bu şekilde soyut şekilde düzenlenen fiillere dayanılarak uygulanması hâkim bağımsızlığına, hakkaniyete ve adalete aykırı sonuçlara yol açabilecek niteliktedir[229]. Diğer bir nokta ise askeri disiplin suç ve cezalarının taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere uygunluğu sorunudur. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı hükümler nedeniyle,  Türkiye Cumhuriyeti Devleti tazminat ödemeye mahkum edilebilecek ve daha da önemlisi uluslararası alanda itibar kaybedecektir. Avrupa Birliğine giriş sürecinde olduğumuz bu günlerde, bu sorun ele alınarak, pozitif hukukumuzda yapılması gerekli değişiklik önerileri sunulacaktır.

AYİM’e göre Geniş anlamda savunma hakkı, sadece iddia karşısında yapılan savunmayı değil, aynı zamanda yaptırım uygulanana kadar geçen süreç ve usulde bilgi ve belgelere ulaşma, talebi reddetme gibi hakları da kapsadığından tanınmaması halinde esaslı bir noksanlık söz konusu olur. Zira bu hak tanınmadığı takdirde, sadece usulî bir sakatlık değil, failin yerine başkasının cezalandırılması veya fiilin farklı değerlendirilmesi sonucu daha ağır veya hafif bir yaptırımın uygulanması, yahut her hangi bir cezayı gerektirmemesi, yahut da hafif ceza tayin olunması gibi sebep ve konu unsurlarını etkileyen haller ortaya çıkabilir. Bu cihetle, savunma hakkı tanınmaması, işlemin kurucu unsurlarına da sirayet etmekle yok hükmünde sayılmayı gerektiren esaslı ve önemli bir sakatlık olarak kabul edilmelidir. Savunma hakkı tanınmaması halinde  Anayasanın 129/3 ve Askeri Ceza Kanununun 175. Maddelerinin açık bir ihlali söz konusudur[870]. Benzer bir kararda davacı; 1632 sayılı Kanunun 179 ncu maddesine göre disiplin tecavüzü ve kabahatlerinden dolayı bir ay sonra ceza verilmemesi gerekirken, savunma alındıktan beş ay sonra kendisine ceza verilmesinin Kanunun 179. Maddesinin açıkça ihlali olduğunu belirterek 3 gün göz hapsi cezasının yok hükmünde sayılarak iptali istemi ile dava açmıştır. Başka bir kararda; bir astsubayın dilekçe ile sağlık ve birlikteki huzursuzlukları ileri sürerek atama talebinde bulunduğu, 2.

Hal böyleyken taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde idari bir kararla kişi özgürlüğünün sınırlanmasına engel olan hükümler bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve çatışma halinde hangi normun uygulanacağının belirlenmesi gerekmektedir. Uyarı, izinsizlik ve aylık kesilmesi cezalarının infaz şekilleri dikkate alındığında, bunların AİHS’nin 3. Maddesini ihlal edici bir yönü bulunmadığı hemen anlaşılmaktadır. Diğer cezalar ve yürürlükten kalkmış olmakla birlikte Katıksız hapis cezası yönünden ise konuyu irdelemek gerekir. Fıkrasına göre, öldürme, “kuvvete başvurmanın mutlak zorunluluk haline gelmesi” sonucunda meydana gelmişse, aşağıdaki hallerde “yaşama hakkına” aykırı bir davranış yoktur. “Yaşama hakkı” mutlak, sınırı olmayan bir hak değildir. Madde, aynı zamanda sözkonusu olabilecek sınırlamaları (istisnaları) belirtmiştir. Çelik ise, genel olarak uluslararası andlaşmaların kanun değerinde olduğu tezinin kabul edilemeyeceğini düşünmektedir. Eğer andlaşma kanun hükmünde sayılır ve bu andlaşma ile kanun arasında çatışma olursa, bu çatışma lex posterior esasına göre çözümlenir. Yazara göre, andlaşma ile sonraki kanun çatışırsa lex posterior esası uygulanamaz. Örneğin Türkiye’nin sınırlarını belirleyen Lozan Barış Andlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği bir kanunla değiştirilemez.

Bu durum nedeniyle açılan davalarda AYİM, uyarı yazılarının ceza olarak işlenmesi işlemlerini iptal etmektedir[789]. Ayrıca AYİM, YAŞ kararıyla TSK’dan  çıkarma işleminin tamamlandığını, üçlü kararnamenin bağlı yetki gereği usulü bir işlem olarak tesis edildiğini vurgulamaktadır[712]. AİHM tarafsızlık kavramını objektif ve sübjektif olmak üzere ikiye ayırarak incelemektedir. Sübjektif tarafsızlık mahkeme üyesi hakimin birey sıfatıyla kişisel tarafsızlığıdır. Sübjektif tarafsızlığından şüpheye düşülen yargıcın davadan çekilmesi gerekir. Objektif tarafsızlık ise kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı izlenim, yani hak arayanlara güven veren, tarafsız bir görünüme sahip bulunması gerekir. Objektif tarafsızlık değerlendirmesi organik, yani mahkemenin kuruluş şekli ve fonksiyonel yani görevin yerine getirilme tarzı açısından yapılmaktadır. Adil yargılanma hakkının gerçekleşmesinin ikinci koşulu bu yargılamayı yapacak olan mahkemenin “kanun” ile kurulmuş olmasıdır. AYİM Anayasa ve kanunla kurulduğundan bu koşulu yerine getirmektedir. AYİM’nin yargılama usulü de yürütmenin düzenleyici tasarruflarıyla değil, 1602 sayılı Kanunla düzenlenmiştir. AYİM,  görev  alanına  giren  konularda  menfaatleri  ihlal  edilenler  tarafından  açılacak  iptal  davalarını  ve  hakları  ihlal  edilenler  tarafından  açılacak  tam  yargı  davalarını  doğrudan  doğruya  ve  kesin  olarak  karara  bağlar. AYİM’in  verdiği  kararlar  verildiği  andan  itibaren  kesmostbet(AYİM  m.21/1).

Sözle saygısızlık etmek fiili aylıktan kesme ceza­sını gerektirmektedir. Dolayısıyla, sözle saygısız­lıktan daha ağır olarak nitelenebilecek fiiller küçük düşürücü vasıfta kabul edilmeli ve kademe ilerlemesinin durdu­rulması cezasının uygulanmasına esas alınmalıdır. Devlete ait bina ve yerler, yetkililerden önceden izin alınmadan, her­hangi bir toplantı, tören ve benzeri amaçlarla kullanılamaz. Aksi­ne hareket halinde, kullanılmasına yardımcı veya vasıta olan memurlara aylıktan kesme cezası verilebilir. Maddesinde, Devlet memurlarının, gö­revleri ile ilgili olarak kendilerine verilen veya kendilerinde bulu­nan resmi belge, araç ve gereçleri, yetkili bulundukları mahallin dışına çıkarmaları, özel işlerinde kullanmaları yasaklanmıştır. Bu düzenlemenin aksine hareket edenler, kınama cezasıyla cezalandırılabileceklerdir. Devlet memuru görevi ve sıfatı dolayısıyla Devleti temsil ettiği için, va­tandaşın itibar ve güven duygusunu sarsmamak zorundadır. Ak­sine hareketi tespit edilen memurların, kınama cezası ile cezalandırılmaları öngörülmüştür.

https://kusuritsuhan.jp/drug/cenforce

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *